15 Kasım 2007 Perşembe

Yedi Bisikletli Berlin

Yedi tane bisiklet var.

Biri Würtemberg'den. 'Bayern'den mi, Baden'den mi daha çok nefret ediyorsun?' diye sorunca; ona nefret demeyelim istersen diyor, ama doğru sözcüğü de bulamıyor. 58 yaşında. Biradan ve futboldan iyi anlıyor.

İkinci bisikletin sahibi Yugoslav. Beni uyarıyor: "Yugoslav diye bir şey kalmadı!" Oysa bize göre bütün Oviçler Yugoslav. Bu belli ki gelmeden parktaki Yugoslavya Narkotik Halk Cemahiriyesi'ne uğramış, ne menem bir Yugoslav, çöz çözebilirsen.

Ötekinin gözleri fıldır fıldır. Bıraksan Bornova'yı sırtlayıp Mitte'ya taşıyacak. Birbirimizi hoca sanıyoruz, Nasreddin bağışlaya.

Biri Ossi. Wessi'lerin sivri uçlu taşlarının tümünü, 'ama o bizim tek özgürülüğümüzdü' kalkanıyla savuşturuyor. Altıncı bisikletin sahibi olan Güney Amerikalı, en sonunda dayanamıyor, 'ulan ne özgür bir ülkede yaşamışsınız siz' diyor.

Ossi'nin yanındaki Wessi. Her türlü konformizm suçlamasını, 'ama biz özgürdük' diye yanıtlıyor. Bunun bahane değil, suçu ağırlaştırıcı bir unsur olduğunu anlatamamaktan en çok da bizim Ossi şikâyet ediyor.

Altıncıyla 'sangria'da yüzüp, 'margarita'da serinliyoruz. Kasabanın Yahudi sünnetçisi öyle titizmiş ki, lâkabı 'Alman'mış. Adam toplama kampından kaçmış, kasabalının umrunda mı? Arjantin kırsalında 118 Yahudi'ye bir sünnetçi düşüyor.

Yedinci bisiklet hikâyecisini bekliyor. Berlin'e yaz da geliyor, elbet bir gün kış uykusundan uyanacak sahibi. 'Yaz!' gelecek!

Hiç yorum yok: